Bilim Kafe Etkinliğinde “Probiyotik ve Prebiyotiklerin Önemi” Konuşuldu

Akdeniz Üniversitesi Bilim İletişim Ofisi ve Bilim İletişim Topluluğu iş birliğiyle düzenlenen Bilim Kafe etkinliğinde “Probiyotik ve Prebiyotiklerin Önemi” konulu söyleşi gerçekleştirildi.

Akdeniz Üniversitesi Fen Bilgisi Eğitimi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi aynı zamanda Bilim İletişim Ofisi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Memduh Sami Taner’in moderatörlüğünü yaptığı etkinliğin konuğu, Akdeniz Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Firuze Ergin Zeren oldu. Öğretim elemanlarının, öğrencilerin ve vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği etkinlikte, Doç. Dr. Zeren probiyotik ve prebiyotiklerin insan sağlığı üzerindeki etkilerine dair önemli bilgiler paylaştı ve katılımcılardan gelen soruları yanıtladı.

YARARLI MİKROPLAR VAR

Her mikrobun zararlı olmadığının altını çizen Doç. Dr. Firuze Ergin Zeren, “Bazı terimler birbiriyle karıştırılıyor. Doğal, organik, yararlı. Ne olduğunu çok fazla bilmiyoruz. Bu kelimelerin ne ifade ettiğine dikkat edelim. Çok fazla yararlı gıda var. Bunlardan birkaçını bugün ele alacağız. Pre ve Probiyotikler. Mikrop dediğimiz şey aklımızda hep zararlı olarak lanse ediliyor. Bizim mikrop dediğimiz şey aslında tüm mikroorganizmalar. Kısacası bizim yararlı mikroplarımız var.” dedi.

YENİDOĞAN BEBEK DIŞKISI VE PROBİYOTİK İLİŞKİSİ

Prebiyotiklerin, probiyotiklerin canlılığını destekleyen gıdalar olduğunu söyleyen Doç. Dr. Zeren, “Bizim bağırsağımızda aldığımız probiyotiklerin orada kalmasını sağlayan, çoğalmasını sağlayan gıdalara verdiğimiz isim prebiyotiktir. Doğal olarak süt ürünlerinden gelen organizmalar, birçoğu ya inek memesinden ya sütten ya da yenidoğan bebeklerin dışkısından izole edilen mikroorganizmalardır. Bugün kullandığımız probiyotiklerin ilk bulundukları yer buralardır. Her probiyotik mikroorganizma, yavrusuna özgü olmalıdır diye de bir söylem var. İlk probiyotiklere baktığımızda 1900’lerde bulunuyor ve aslında bizden de çok uzak değil. Hatta o zamanı Osmanlı olarak düşünürseniz Osmanlı topraklarında bulunuyor. Bulgaristan’da bilim insanları buluyorlar. Çıkış düşünceleri, belli köylerde insanlar çok uzun süre yaş alıyorlar. Bu insanların ne ile beslendiğine bakıyorlar. Süt ve süt ürünlerini çok tüketiyorlar. Oradaki iksirin, bu bilim insanları yoğurt olduğuna, fermante ürünler olduğuna kanaat getiriyorlar.” diye konuştu.

YOĞURT VE TURŞU PROBİYOTİK DEĞİLDİR

Her yoğurt ve turşunun probiyotik olmadığını belirten Doç. Dr. Zeren, “Yoğurt ve turşu probiyotik değildir. Sirke de öyle. Asidik bir ortam. Oradaki mikroorganizmalar, asidin içerisinde olduğu için bir direnç geliştiriyorlar ve midemizden geçme olasılıkları daha fazla oluyor. Bilimsel olarak baktığımızda herkesin turşusunda farklı mikroorganizma var. Kesin bir şekilde turşu probiyotik değildir demiyorum ama prebiyotiktir. Bununda çaresi var aslında. Artık marketlerde paketler halinde probiyotikler satılıyor. Belki eklenebilir.” şeklinde konuştu.

Etkinlik sonunda katılımcılara kefir ikramı yapıldı. Program, çekilen hatıra fotoğrafının ardından sona erdi.

Eklenme tarihi :3.11.2025 14:36:30
Son güncelleme : 3.11.2025 15:25:20